Bir İngiliz Okulunda Türkçe Öğrenmek

Çocuklarımıza ve gençlerimize anadilleri konusunda yardımcı olabilecek eğitimcilere, eğitim kurumlarına, Türkçe kitaplara ve özellikle Türkçenin düzgün konuşulduğu sosyal ortamlara ihtiyaç var.
Bu yakınlarda umut verici bir haber değerli eğitimcimiz Gülcan Metin’den geldi. Gülcan Metin, 1969 yılında Türkiyeden İngiltereye işçi olarak gelen bir ailenin ilk çocuğu. İngilterede yetişmiş, eğitimini İngilterede almış, yirmi yıllık idealist bir eğitimci. Türk nüfusun yoğun olarak yaşadığı Hackney’deki Orchard Primary School’da müdür yardımcısı.

Metin, geçtiğimiz günlerde görev yaptığı okuldaki Türk öğrenci sayısını dikkate alarak okulun ders programına seçmeli Türkçe dersi koymakla bir ilke imza attı. Biz de kendisiyle Türkçe öğretimiyle ilgili sohbet havasında bir röportaj yaptık.

Gülcan hanım, konumuza geçmeden evvel, İngilteredeki Türk vatandaşlarımızın büyük bir kısmının hizmet sektöründe çalıştığını biliyoruz, sizin gibi eğitim sektöründe çalışan eğitimci, idareci sayısı maalesef çok fazla değil. Bu bağlamda buradaki gençlerimize yönelik örnek bir duruş sergilediğinizi düşünüyorum, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1969 yılında İngiltereye işçi olarak gelen bir ailenin ilk cocuğuyum. Hackney’de dünyaya gelmişim. Öğretmenlikte yirminci senem. Kuzey Londra’nın çeşitli semtlerinde yaşadıktan sonra yine Hackney’e döndüm. Benim çocukluğumda Türklerin çalıştığı sektörler, bugüne göre çok farklıydı. O zamanlar tekstil fabrikaları gündemdeydi ve hatırladığım kadarıyla Türk aileler daha çok bu fabrikalarda çalışırdı. Babam akşamları okula da gittiği için biraz olsun İngilizcesi vardı ve Türkiyeden İngiltereye gelip yerleşmek isteyen pek çok aileye yardımcı oluyordu.

Burada doğdunuz, büyüdünüz, eğitiminizi burada aldınız. İngilterede yaşayan yabancı bir çocuk hangi duygularla büyür, kendi çocukluğunuza gittiğinizde bu konuda neler hatırlarsınız? Mesela bir çocuk yabancı oluşunu nasıl algılar, eziklik veya üstünlük duyguları olur mu?

Beş yaşında okula başladığım o ilk günü çok iyi hatırlıyorum. Okuldaki ilk gün dışlanmıştım. Evde sürekli Türkçe konuşulduğu için hiç İngilizce bilmiyordum. Üstelik o zaman sınıfta Türkçe konuşan tek öğrenci de bendim. Ne öğretmenlerim yardımcı olabilmişti ne de arkadaşlarım. Okuduğum okuldaki yabancı öğrenci sayısının çok az olduğunu da hatırlıyorum. Öğretmenlerim bana İngilizce öğrenmem konusunda yardım edemiyorlardı. Ne yapacağını bilmeyen öğretmenlerle biraradaydım, bilemiyorum belki de haksızlık ediyorumdur ama benim hatırladıklarım bunlar. İngilizce bilmediğim için eziklik hissi çok ağır basıyordu, suçlayacak kişiler arıyordum. Yabancıydım ama yabancı olmak istemiyordum. Çocuklarla koşup oynamak istediğimi hatırlıyorum.

Okulda bir Türk eğitimcinin olması Türk velileri rahatlatıyor, böylece öğrencilerin önündeki endişe kaynaklı engeller de aşılmış oluyor öyle mi?

Evet. Görebildiğim kadarıyla bu durum, velilerimizin biraz daha rahatlamalarını sağlıyor. En azından bir sıkıntıları olduğu zaman dil sorunu yaşamadan konuşabilecekleri biri olduğunu biliyorlar. Bu okulda müdür yardımcısı olarak işe başladıktan sonra bir Türk personel daha aldım. Ben müsait olmadığım zaman o arkadaşımız da ailelerimizle zaman zaman ilgileniyor.

Peki öğretmen olmaya nasıl karar verdiniz?

Öğretmenliği tercih etmemin sebebi aile baskısıdır. O zaman kız çocukları hemşire, doktor ya da öğretmen olabiliyordu. Bunların dışında bir meslek seçecek olsaydım ailem buna müsaade etmeyecek ve beni kendileri gibi fabrikada makineci olmam için zorlayacaklardı. Ben de bu seçenekler arasından öğretmenliği tercih ettim.

Şu anda çalıştığınız okulda seçmeli Türkçe dersleri projesini başlattınız, belki sizin sayenizde pek çok öğrenci daha düzgün ve doğru bir Türkçe konuşmaya başlayacak. Siz de bir öğretmen sayesinde yeniden Türkce konuşmaya başladığınızı söylüyorsunuz. Bu durum size bu projenizde ilham kaynağı olmuş olabilir mi?

Aslında evet doğru, öyle birşey oldu. Ben Türkçe konuşan bir öğretmenle tanışmasaydım büyük ihtimalle Türkçemi bu kadar geliştirme şansım olmazdı. Yine büyük ihtimalle Türkçe okuma yazmayı da iyi derecede bilemeyecektim. Annem, pek fazla okuma yazma bilmediği halde, elinden geldikçe bana Türkçe harfleri, sesleri, kelimeleri öğretmeye çalışıyordu. Fakat ben annem olduğu için herhalde, pek fazla ilgi göstermiyordum. Bir öğretmen tarafindan ilgilenildiği zaman biraz daha heveslendim. Öğretmenimiz Türk çocuklarını güzel bir şekilde örgütlemeyi başarmıştı ve sonuçta grup olarak tekrar Türkçe konuşmaya başlamıştık.

Velilerden de bu yönde bir talep var mıydı? Türkçe derslerine başlamasına nasıl karar verdiniz, süreçten biraz bahsebilir misiniz?

Evet Türkçe konusunda kendi gelişimime bakıp bu okuldaki çocukların da aynı imkanlara sahip olmalarını istedim. İmkan varken neden olmasın. Ailelerimiz de sağ olsunlar, telefonla anket yaptığımız zaman, Türkçe ders verilmesini istediklerini ve destekleyeceklerini ifade ettiler. Süreç böylece başladı. Başkonsolsumuza müracaat ettim, onlar da bir öğretmen gönderdiler. Sonrası bize kalan birşeydi. Şayet bir yerden bir öğretmen bulup getiremeseydik, kendi imkanlarımızla yine de Türkçe dersleri verecektik, planımızda vardı, kararlıydık.

Neden Türkçe dersleri konusunda bu kadar ısrarcı olunmalı ?

Türkçe, çocuklarımızın kimliklerini ve kişiliklerini koruyabilmeleri için çok önemli, buna ilaveten üniversiteye gitmek isteyen cocuklarımız, gençlerimiz bir Türkçe sınavını geçerek üniversiteye grime şanslarını puan bakımından biraz daha arttırmış oluyorlar. Böyle bir imkanımız varken bunu kullanmamız gerekiyor.

Okulunuzdaki Türk öğrencileri mutlaka gözlemliyorsunuzdur. Bir eğitimci olarak değerlendirmenizi rica edebilir miyim? Dünden bugüne, ögrencilerin ve ebeveynleri profilinde bir değişme oldu mu?

Ailelerimiz, benim görebildiğim kadarıyla, şimdi okul ile ilgili konulara ve özel günlerimize daha fazla ilgi gösteriyorlar. Kendi İngilizcelerini geliştirmeleri için, okulda haftada iki gün İngilizce dil dersi verilmesini sağladım. Bu sadece Türk toplumu için değil, bütün ailelerimiz için hazırlandı.